AB Komisyonu’nda Kriz: Ticaret Komiseri, Rekabet Komiseri’ni “Bypass” Ederek Kararı Durdurdu
Avrupa Birliği (AB) ile teknoloji devi Google arasındaki dört yıllık “online reklamcılık” soruşturmasında sona gelinmişken, Brüksel’den piyasaları ve hukuk çevrelerini şaşırtan, benzeri görülmemiş bir hamle geldi. AB Komisyonu, Pazartesi günü açıklaması beklenen ve Google’a milyarlarca Euro’luk bir ceza getirmesi öngörülen antitröst kararını, son anda ve beklenmedik bir şekilde erteledi.
Bu sürpriz ertelemenin arkasındaki nedenin, AB Ticaret Komiseri Maros Šefčovič‘in doğrudan müdahalesi olduğu ortaya çıktı. Süreç hakkında bilgi sahibi olan iki yetkiliye göre Šefčovič, ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’ya yönelik artan ticaret tehditlerini gerekçe göstererek, Pazar günü geç saatlerde kararın açıklanmasını durdurdu. Trump, kısa süre önce Amerikan teknoloji şirketlerini hedef alan ülkelere karşı ağır gümrük vergileri ve teknoloji kısıtlamaları getireceği uyarısında bulunmuştu.
AB’nin “Bağımsızlığı” Üzerine Gölge Düştü
Šefčovič’in bu müdahalesi, Brüksel koridorlarında ciddi bir kriz ve endişe yarattı. Normalde rekabet politikalarını denetleme yetkisi olmayan bir Ticaret Komiseri’nin, soruşturmayı yürüten Rekabet Komiseri Teresa Ribera‘yı devre dışı bırakarak sürece müdahale etmesi, AB’nin en temel ilkelerinden biri olan “düzenleyici kurumların siyasi baskıdan bağımsızlığı” ilkesi üzerine ciddi bir gölge düşürdü.
Bir Komisyon sözcüsü Salı günü yaptığı açıklamada sadece “Soruşturma devam ediyor,” demekle yetinirken, Rekabet Komiseri Ribera ise yasal prosedürlerin takip edildiğini ve ABD Adalet Bakanlığı ile ilişkilerin “iyi” olmaya devam ettiğini söyleyerek gerilimi düşürmeye çalıştı.
Ancak bu gecikme, dijital politika uzmanları tarafından sert bir şekilde eleştirildi ve gelecekteki antitröst davalarının da jeopolitik baskılarla tehlikeye girebileceği endişesini doğurdu.
Finans Hattı Yorum:
AB Komisyonu’nda yaşanan bu “Google krizi”, sadece bir cezanın ertelenmesi değil, aynı zamanda küresel politikanın, hukukun ve ekonominin ne kadar iç içe geçtiğini ve birbirini nasıl rehin alabildiğini gösteren, son derece önemli bir olaydır.
1. “Trump Etkisi” ve Ticaret Savaşları Tehdidi İşe Yaradı: Bu gelişmenin en net mesajı budur. Başkan Trump’ın agresif ve öngörülemez ticaret politikaları, AB gibi devasa bir ekonomik ve siyasi gücü bile geri adım atmaya zorlayabilmektedir. AB, Google’a milyarlarca Euro’luk bir ceza kesmenin, misilleme olarak Avrupa otomotiv veya lüks tüketim sektörlerine yönelik milyarlarca Euro’luk yeni gümrük vergileriyle sonuçlanabileceği riskini göze alamamış görünüyor. Bu, “ticaretin bir silah olarak kullanılmasının” ne kadar etkili olabildiğinin bir kanıtıdır.
2. AB Rekabet Hukukunun Kredibilitesine Ağır Darbe: Avrupa Komisyonu’nun Rekabet Direktörlüğü, yıllardır dünyanın en güçlü ve en bağımsız antitröst otoritelerinden biri olarak kabul ediliyordu. Microsoft’tan Intel’e kadar birçok devi dize getirmişti. Ancak bu son olayda, siyasi bir komiserin, hukuki bir süreci jeopolitik gerekçelerle durdurması, bu kurumun kredibilitesine ve bağımsızlığına ağır bir darbe vurmuştur. Gözlemciler haklı olarak şu soruyu soruyor: “Eğer Google davası siyasi baskıyla ertelenebiliyorsa, gelecekteki hiçbir büyük teknoloji davasının bağımsız bir şekilde sonuçlanacağının garantisi nedir?”
3. Google (Alphabet) İçin Taktiksel Bir Zafer: Google (GOOGL), bu ertelemeyle birlikte hem milyarlarca Euro’luk bir cezadan (şimdilik) kurtulmuş oldu hem de lobi faaliyetleri ve diplomatik kanalları kullanarak hukuki süreçleri etkileyebileceğini görmüş oldu. Bu, şirket için önemli bir taktiksel zaferdir. Hisse senedi üzerinde bir süredir baskı yaratan bu ceza belirsizliğinin ertelenmesi, kısa vadede hisse performansı için pozitif bir gelişme olarak algılanabilir.
4. Yatırımcı İçin Anlamı: Jeopolitik Risk Her Şeydir: Bu olay, teknoloji sektörüne yatırım yapanlar için artık sadece şirketlerin finansallarını veya teknolojik üstünlüklerini değil, aynı zamanda jeopolitik riskleri de analiz etmelerinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bir şirketin kaderi, artık sadece kendi performansına değil, Washington, Brüksel ve Pekin arasındaki güç mücadelesine de bağlıdır. Bu, öngörülebilirliği azaltan ve portföylerde daha fazla çeşitlendirme ve risk yönetimi gerektiren yeni bir yatırım ortamıdır.