Capital Economics raporu, taahhüdün büyük kısmının doğrudan yatırım yerine kredi ve garanti olabileceğini belirtti. Tokyo’nun bu “gevşek yorumunu” Washington’un kabul edip etmeyeceği ise belirsiz.
Uluslararası araştırma kuruluşu Capital Economics, Japonya’nın ABD’ye yapmayı taahhüt ettiği 550 milyar dolarlık devasa yatırım paketinin gerçekçiliğini sorgulayan kritik bir analiz yayımladı. Analistlere göre, Tokyo’nun bu miktarın tamamını doğrudan yabancı yatırım (DYY) olarak gerçekleştirmesi pek mümkün görünmüyor ve paketin büyük bir kısmını krediler ile kredi garantileri oluşturabilir.
Yatırım Taahhüdünün Künyesi
Kategori | Detay |
Taahhüt Eden Ülke | Japonya |
Yatırım Yapılacak Ülke | ABD |
Taahhüt Tutarı | 550 Milyar Dolar |
Hedef Sektörler | Yarı iletkenler, ilaç, kritik mineraller, enerji, yapay zeka vb. |
Şüphenin Kaynağı | Taahhüdün, Japonya’nın son 4 yıllık toplam dış yatırımından fazla olması |
Alternatif Senaryo | Yatırımın büyük kısmının kredi ve kredi garantilerinden oluşması |
Geçen hafta ABD ve Japonya arasında imzalanan mutabakat zaptı, Japonya’nın ABD’nin “ekonomik ve ulusal güvenlik çıkarlarını ilerletmek” amacıyla yarı iletkenlerden yapay zekaya kadar birçok kritik sektörde yatırım yapacağını belirtiyordu.
Ancak Capital Economics analistleri, bu devasa rakamın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Raporda, “Japonya’nın bu miktarı sadece doğrudan yabancı yatırım (DYY) şeklinde sağlamakta zorlanacağını” belirtilerek, şu çarpıcı karşılaştırma yapıldı: Japonya’nın 2020’den bu yana tüm dünyaya yaptığı toplam DYY artışı 580 milyar dolar iken, aynı dönemde ABD’ye yaptığı DYY artışı sadece 300 milyar dolarda kaldı. Bu durum, 550 milyar dolarlık yeni DYY taahhüdünü oldukça iddialı kılıyor.
Asıl Yatırım Sadece %1-2 mi Olacak?
Capital Economics, bu hedefe ulaşmak için taahhüdün büyük olasılıkla krediler, kredi garantileri ve hatta mevcut yatırımların da dahil edildiği diğer sermaye türlerini içereceğini tahmin ediyor.
Analistler, Japonya’nın baş ticaret müzakerecisi Ryosei Akazawa’nın daha önce yaptığı bir açıklamaya dikkat çekti. Akazawa, Temmuz ayında yaptığı bir konuşmada, “gerçek yatırımın toplam 550 milyar doların sadece yüzde 1-2’sini oluşturacağını, krediler ve kredi garantilerinin büyük kısmını oluşturacağını” savunmuştu. Akazawa bu hafta ise mevcut yatırım projelerinin de toplam rakama dahil edilebileceğini söyleyerek bu “gevşek yorumu” bir adım öteye taşıdı.
Analistler, “ABD’nin böyle gevşek bir yorumu kabul edip etmeyeceği henüz belli değil,” diyerek son sözü Washington’un söyleyeceğini belirtti.
Finans Hattı Yorumu:
Bu analiz, uluslararası ticaret anlaşmalarının ardındaki “ince yazıları” ve diplomatik manevraları gözler önüne seriyor. Bu, sadece bir ekonomik analiz değil, aynı zamanda bir siyasi satranç oyununun deşifresidir.
-
Sayıların Büyüsü ve Gerçeklik: 550 milyar dolarlık devasa bir manşet, siyasi olarak her iki taraf için de bir “kazanım” olarak sunuluyor. Trump yönetimi, “ülkeye rekor yatırım çektik” derken, Japonya da “ABD ile ittifakımız sağlam” mesajı veriyor. Ancak Capital Economics’in analizi, bu büyük rakamın ardındaki gerçek sermaye akışının çok daha mütevazı olabileceğini gösteriyor. Bu, siyasi algı yönetimi ile ekonomik gerçeklik arasındaki farkın klasik bir örneğidir.
-
Japonya’nın Stratejisi: Japonya, bir yandan en önemli müttefiki ve güvenlik garantörü olan ABD’yi memnun etmek, diğer yandan da ekonomisini bu kadar büyük bir yükün altına sokmamak arasında ince bir denge kurmaya çalışıyor. “Kredi ve garanti” formülü, bu dengeyi sağlamak için geliştirilmiş akıllıca bir diplomatik manevradır.
-
Washington’un Tepkisi Kritik: Asıl soru, Trump yönetiminin bu “gevşek yoruma” nasıl tepki vereceğidir. Eğer Washington, bu formülü ABD’nin tarife tehditlerinden kaçınmak için yeterli bir adım olarak kabul ederse, anlaşma sorunsuz ilerler. Ancak, eğer yönetim bunun bir “aldatmaca” olduğunu düşünür ve taahhüdün gerçek DYY’den oluşmasında ısrar ederse, iki müttefik arasında yeni bir ticari gerilim patlak verebilir.
Piyasalar için bu durum bir belirsizlik unsuru. Anlaşmanın manşet değeri şimdilik pozitif bir hava yaratmış olsa da, detaylar ortaya çıktıkça ve Washington’dan gelebilecek olası sert tepkilerle bu hava hızla dağılabilir. Bu, manşetlere değil, anlaşmaların detaylarına odaklanmanın ne kadar önemli olduğunu gösteren ders niteliğinde bir gelişmedir.