Ekonomik Baskı ve ABD Tarifeleri “Yeşil” Hedefleri Erteletti, Otomotiv Sektörü Nefes Aldı
Kanada hükümeti, ülkenin iddialı iklim hedeflerinin merkezinde yer alan elektrikli araç (EV) satış zorunluluğunu askıya alma kararı alarak, küresel yeşil dönüşüm politikalarında önemli bir geri adım attı. 2026 yılında yürürlüğe girmesi beklenen ve satılan her beş yeni araçtan birinin elektrikli olmasını zorunlu kılan bu politika, artan ekonomik sıkıntılar, düşen EV satışları ve en önemlisi ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerinin yarattığı ağır baskı nedeniyle rafa kaldırıldı.
Bu karar, başta otomotiv sektörü olmak üzere, çelik ve alüminyum gibi endüstrilere destek olmayı amaçlayan daha geniş kapsamlı bir ekonomik tedbir paketinin parçası olarak duyuruldu.
Eski Başbakan Justin Trudeau döneminde 2035 yılına kadar tüm yeni araç satışlarının elektrikli olmasını hedefleyen politikanın bu ilk ve en kritik adımı, yeni Başbakan Mark Carney tarafından yeniden incelemeye alınacak.
Sektör “Gerçekçi Değil” Diye İsyan Ediyordu
Otomotiv üreticileri, bayiler ve yedek parça üreticileri, bir süredir 2026 hedefinin “piyasa gerçeklerinden kopuk” olduğunu ve uygulanamayacağını dile getiriyordu. Hükümetlerin EV teşviklerini kaldırmasıyla birlikte satışların zaten yavaşladığı bir ortamda, bu hedefe ulaşmanın imkansız olduğu savunuluyordu.
Kanada Araç Üreticileri Birliği Başkanı Brian Kingston, hedefin satışların bir yılda ikiye katlanmasını gerektireceğini belirterek, “Bu zorunluluklar, piyasa gerçeklerinden o kadar kopuk ki, Amerikalı ortaklarımızla bir ticaret anlaşması yapılmadan önce sektörü yok edebilirler,” diyerek durumun ciddiyetini ortaya koymuştu.
Bu endişeler, Trump yönetiminin Kanada’dan ithal edilen araçlara uyguladığı %25’lik gümrük vergisi ile daha da derinleşmişti. Veriler, Kanada’nın binek otomobil ve hafif kamyon ihracatının Mart ayından bu yana yaklaşık %25 düştüğünü gösteriyordu.
Finans Hattı Yorum:
Kanada’nın elektrikli araç zorunluluğunu askıya alması, idealist “yeşil” hedefler ile acımasız “ekonomik ve jeopolitik” gerçekler arasındaki çarpışmanın en son ve en çarpıcı örneğidir.
1. “Yeşil Politika”nın Ekonomik Sınırları: Bu karar, iyi niyetli ve iddialı iklim politikalarının bile, ekonomik gerçekler ve tüketici talebiyle desteklenmediğinde nasıl sürdürülemez hale gelebileceğini gösteriyor. Hükümetler, hedefler belirleyebilir, ancak nihayetinde arabayı satın alacak olan tüketicidir. Yüksek fiyatlar, yetersiz şarj altyapısı ve kaldırılan teşvikler nedeniyle tüketici talebi yavaşladığında, üreticileri zorla EV satmaya itmek, tüm sektörü bir krize sürükleme riski taşıyordu. Kanada hükümeti, bu “krizi” görmüş ve geri adım atmıştır.
2. “Trump Etkisi”: Ticaret Korumacılığı İklim Politikalarını Vuruyor
Bu geri adımın en temel tetikleyicisi, ABD’nin uyguladığı gümrük vergileridir. Kanada otomotiv endüstrisi, üretiminin büyük bir kısmını ABD’ye ihraç eden, tamamen entegre bir yapıya sahiptir. En büyük pazarınız size %25’lik bir vergi duvarı ördüğünde, önceliğiniz iklim hedefleri değil, hayatta kalmak olur. Bu durum, ticaret korumacılığının sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda ülkelerin uzun vadeli yeşil dönüşüm planlarını bile nasıl sabote edebileceğini gösteren acı bir örnektir.
3. Otomotiv Devleri İçin “Nefes Alma” Alanı: Bu karar, özellikle Kuzey Amerika’da büyük üretim tesisleri bulunan Ford, General Motors ve Stellantis gibi geleneksel otomotiv devleri için önemli bir “nefes alma” alanı yaratacaktır. Bu şirketler, milyarlarca dolarlık EV yatırımlarını sürdürürken, aynı zamanda kârlılıklarını borçlu oldukları içten yanmalı motorlu araçları (özellikle kamyonet ve SUV’ları) bir süre daha satmaya devam edebilecekler. Bu, sancılı EV geçişini finanse etmeleri için onlara zaman ve kaynak kazandıracaktır.
4. Küresel “Yeşil Geri Adım” Trendinin Bir Parçası mı?: Kanada’nın bu adımı, tekil bir olay değil. Son dönemde İngiltere’nin de benzer şekilde 2030 hedefini 2035’e ertelemesi, Avrupa’da BMW gibi devlerin yasağa karşı çıkması gibi gelişmeler, küresel ölçekte bir “yeşil yorgunluğun” ve politikalarda “pragmatik bir geri adımın” yaşandığına işaret ediyor. Politikacılar, yeşil dönüşümün maliyetinin seçmenler ve sanayi üzerinde yarattığı baskıyı giderek daha fazla hissetmektedir. Bu durum, küresel EV pazarının büyüme hızının beklenenden daha yavaş olabileceğine dair bir sinyal olarak okunmalıdır.