IEA’nın “Arz Patlayacak” Raporu Piyasaları Sarstı, OPEC ile Makas Açıldı
Petrol piyasaları, haftanın son işlem gününde zayıf talep endişeleri ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yayımladığı ve gelecekte bir arz fazlası yaşanacağı uyarısını içeren raporun baskısıyla geriledi. Hafta boyunca Rusya-Ukrayna ve Ortadoğu’daki jeopolitik gerilimlerden destek bulan petrol fiyatları, bu kazanımlarını koruyamayarak yönünü aşağı çevirdi. Bu durum, piyasanın jeopolitik risklerden çok, temel arz-talep dengesindeki bozulma ihtimaline odaklandığını gösterdi.
Haftayı sınırlı bir kazançla kapatmaya hazırlanan gösterge petrollerde son durum şöyle:
-
Kasım vadeli Brent petrol, %0,5 düşüşle varil başına 66,03 dolara geriledi.
-
Batı Teksas ham petrolü (WTI) ise, %0,6 düşüşle 61,74 dolara indi.
Piyasayı Şekillendiren Zıt Yönlü Faktörler
Petrol fiyatları, birbiriyle çelişen bir dizi faktörün etkisi altında dalgalanıyor:
-
Negatif Baskı (IEA Raporu ve Talep Endişeleri):
-
IEA’dan “Arz Fazlası” Uyarısı: Haftanın en önemli gelişmesi, Batılı ülkelerin enerji politikalarına yön veren IEA’nın aylık raporu oldu. Rapor, OPEC+ ve diğer üreticilerin üretimi artırmasıyla küresel petrol arzının 2025’te günlük 2,7 milyon varil (önceki tahmin 2,5 milyon) ve 2026’da 2,1 milyon varil daha artacağını öngördü. Bu “arz patlaması” tahmini, piyasalarda arz fazlası endişelerini anında alevlendirdi.
-
Zayıf ABD Verileri: ABD’den gelen zayıf stok verileri ve beklentileri aşan enflasyonun tüketici üzerinde yarattığı baskı, dünyanın en büyük petrol tüketicisindeki talep görünümünü zayıflattı.
-
-
Destekleyici Faktörler (Jeopolitik ve Fed):
-
Jeopolitik Gerilimler: ABD’nin, Rus petrolünün en büyük alıcıları olan Çin ve Hindistan’a %100’e varan tarifeler uygulanması için G7’ye baskı yapması, küresel arz zincirinde büyük bir kırılma riskini masada tutuyor.
-
“Güvercin” Fed: ABD’den gelen zayıf ekonomik verilerin, Fed’in gelecek hafta faiz indireceği beklentisini güçlendirmesi, doları zayıflatarak petrol fiyatlarına bir miktar destek sağladı.
-
OPEC ve IEA Arasında Derin Görüş Ayrılığı
Bu hafta, petrol piyasasının iki dev kurumu olan OPEC ve IEA’nın gelecek tahminleri arasındaki makasın ne kadar açıldığı da net bir şekilde görüldü. IEA arz fazlası uyarısı yaparken, OPEC ise kendi raporunda küresel ekonominin istikrarlı büyüyeceğini belirterek, 2025 için 1,29 milyon varil/günlük talep artışı tahminini korudu. Bu rakam, IEA’nın tahmininin neredeyse iki katı.
Finans Hattı Yorum:
Bu hafta petrol piyasasında yaşananlar, “boğalar” (yükseliş bekleyenler) ile “ayıların” (düşüş bekleyenler) mücadelesinin ne kadar çetin geçtiğini gösteriyor. Her iki tarafın da elinde güçlü argümanlar var.
1. “Arz Savaşı” mı Başlıyor?: OPEC vs. IEA
İki kurumun raporları arasındaki bu devasa fark, sadece teknik bir analiz ayrılığı değil, aynı zamanda stratejik bir “mesajlaşmadır”.
-
IEA (Tüketicilerin Sesi): “Piyasada yeterince petrol olacak, fiyatların aşırı yükselmesi için bir neden yok, panik yapmayın,” diyor.
-
OPEC (Üreticilerin Sesi): “Talep bizim beklediğimiz kadar güçlü olacak, bu yüzden piyasayı dengede tutmak için arzı kontrol altında tutmaya devam etmeliyiz,” diyor.
Bu, adeta bir “sözlü” arz savaşıdır ve piyasalardaki belirsizliği artırmaktadır. Ancak IEA’nın raporunun piyasalar üzerinde daha etkili olduğu görülüyor.
2. Jeopolitik Risk “Gerçek” mi, “Blöf” mü?
ABD’nin Çin ve Hindistan’a yönelik %100’lük tarife tehdidi, kağıt üzerinde petrol fiyatlarını fırlatabilecek bir “nükleer opsiyondur”. Ancak piyasalar, bu tehdidin gerçekleşme olasılığını şimdilik düşük görüyor. Çünkü böyle bir adımın, küresel bir resesyonu tetikleyerek petrol talebini tamamen çökertme ve Batılı tüketicilere de zarar verme riski taşıdığının farkındalar. Bu nedenle, piyasa bu tehdidi bir “blöf” veya “pazarlık taktiği” olarak fiyatlıyor.
3. Son Kararı “Talep” Verecek:
Tüm bu arz tartışmaları ve jeopolitik gürültünün ortasında, petrol fiyatlarının orta vadeli yönünü belirleyecek olan tek bir şey var: Küresel talep. Eğer ABD, Avrupa ve Çin’den gelen ekonomik veriler yavaşlamanın devam ettiğini gösterirse, IEA’nın “arz fazlası” senaryosu daha inandırıcı hale gelir ve fiyatlar üzerinde aşağı yönlü baskı artar. Fed’in faiz indirimlerinin bu talep zayıflığını ne ölçüde telafi edebileceği, önümüzdeki ayların en önemli sorusu olacaktır.