TCMB’den Fed’e, ECB’den BoJ’a… Küresel Para Politikasında Yol Ayrımına Giriliyor
Küresel finans piyasaları, yaz rehavetinin ardından son yılların en kritik aylarından birine hazırlanıyor. Başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere, toplam 54 merkez bankasının faiz kararlarını açıklayacağı Eylül ayı, küresel para politikasının gelecekteki rotasını belirleyecek bir yol ayrımı niteliği taşıyor. Yatırımcıların gözü kulağı, enflasyon, büyüme ve jeopolitik riskler üçgeninde şekillenecek bu tarihi kararlarda olacak.
İlk Sınav Türkiye’de: Gözler TCMB’nin İndirim Adımında (11 Eylül)
Eylül ayının ilk büyük sınavı Türkiye’de verilecek. Temmuz ayında 300 baz puanlık bir indirimle gevşeme döngüsünü yeniden başlatan TCMB’nin, faiz indirimlerine devam etmesi bekleniyor. Ancak kararın boyutu, toplantıdan önce açıklanacak olan 1 Eylül’deki büyüme ve 3 Eylül’deki enflasyon verilerine bağlı olacak. ForInvest Haber’in anketine göre ekonomistler, ikinci çeyrekte %3,8’lik bir büyüme bekliyor. Beklentilerden güçlü gelecek bir büyüme ve yüksek bir enflasyon verisi, TCMB’nin indirim adımını daha temkinli atmasına neden olabilir.
Ayın En Kritiği: Fed Faiz İndirecek mi? (17 Eylül)
Ayın en merakla beklenen kararı şüphesiz Fed’den gelecek. Başkan Jerome Powell’ın Jackson Hole’da verdiği “güvercin” sinyallerin ardından, piyasalar artık Eylül’de 25 baz puanlık bir faiz indirimine neredeyse kesin gözüyle bakıyor. CME FedWatch verilerine göre bu olasılık %87,3 gibi ezici bir seviyede fiyatlanıyor. Ancak bu toplantıyı diğerlerinden ayıran en önemli faktör, Başkan Trump’ın Fed Guvernörü Lisa Cook’u görevden almasının yarattığı siyasi gerilim olacak. Powell’ın basın toplantısı ve Fed’in açıklayacağı yeni makroekonomik projeksiyonlar, gelecekteki faiz patikasına dair en önemli ipuçlarını verecek.
ECB “Bekle-Gör” Modunda, Gözler Aralık’ta (11 Eylül)
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Eylül toplantısında faizleri %2,00 seviyesinde sabit tutması bekleniyor. Piyasa fiyatlamaları %82,6 ihtimalle “pas geçme” yönünde. Ancak önümüzdeki hafta açıklanacak Euro Bölgesi enflasyon verisi bu beklentiyi değiştirebilir. Morgan Stanley ve Barclays gibi büyük yatırım bankaları, ECB’den ilk faiz indirimini artık Aralık ayında bekliyor. Başkan Lagarde’ın konuşması, Aralık indirimi için bir sinyal içerip içermediği açısından dikkatle dinlenecek.
Diğer Majör Merkez Bankalarında Son Durum
Japonya Merkez Bankası (BoJ) – 19 Eylül: Piyasanın şahini. Artan iyimserlik ve zayıf yenin yarattığı enflasyonist baskı nedeniyle, BoJ’un yıl sonuna kadar faiz artırımına gitmesi bekleniyor.
İngiltere Merkez Bankası (BoE) – 18 Eylül: Yüksek hizmet enflasyonu nedeniyle ek faiz indirimi beklentileri zayıfladı. Piyasalar bir sonraki indirimi Kasım ayında bekliyor.
İsviçre Merkez Bankası (SNB): Haziran’da sıfıra indirdiği faizi, Eylül’de negatif bölgeye çekme ihtimali masada. Ancak son dönemdeki açıklamalar ve hafif yükselen enflasyon, bu beklentiyi bir miktar soğuttu.
Çin Merkez Bankası (PBoC) – 22 Eylül: Ekonomiyi desteklemek için “ılımlı gevşek” duruşunu sürdürmesi, ancak faizlerde bir değişiklik yapmaması bekleniyor.
Finans Hattı Yorum:
Eylül ayı, küresel merkez bankacılığında bir “büyük ayrışma” (great divergence) döneminin başlangıcına işaret ediyor. Bir yanda Fed ve TCMB gibi gevşeme döngüsüne giren veya girmesi beklenen merkez bankaları varken, diğer yanda BoJ gibi sıkılaşmayı düşünen veya ECB gibi beklemede kalan bankalar bulunuyor.
Bu ayrışma, küresel sermaye akımları ve döviz piyasaları için ciddi sonuçlar doğuracaktır. Fed’in faiz indirmesi, genellikle doların zayıflamasına ve gelişmekte olan piyasalara sermaye akışının artmasına neden olur. Bu senaryo, TCMB’nin de faiz indirdiği bir ortamda TL varlıklar için destekleyici bir zemin yaratabilir.
Ancak ECB’nin beklemede kalması ve BoJ’un sıkılaşma sinyali vermesi, Euro ve Yen’in dolara karşı güçlenmesine yol açabilir. Bu karmaşık denklem, yatırımcıların portföylerini çeşitlendirmesini ve tek bir para birimine veya bölgeye aşırı bağımlı kalmaktan kaçınmasını zorunlu kılıyor.
Ay boyunca açıklanacak her bir enflasyon ve büyüme verisi, bu merkez bankalarının kararlarını etkileyeceği için piyasalarda volatilite yaratma potansiyeli taşıyor. Yatırımcılar için kemerleri bağlama ve veri odaklı bir strateji izleme zamanı.