Rus Lider, Avrupa’ya Saldırı İddialarını Reddetti, Enerji Altyapısına Saldırıların Devam Edeceğini Söyledi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin’de yaptığı önemli açıklamalarda, bir yandan Batı ile gerilimi düşürmeye yönelik “zeytin dalı” uzatırken, diğer yandan Ukrayna konusundaki “kırmızı çizgilerini” de net bir şekilde ortaya koydu. Putin, Rusya’nın Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne (AB) olası üyeliğine hiçbir zaman karşı çıkmadığını belirtirken, Avrupa’ya saldırmayı planladıkları yönündeki iddiaları ise “provokasyon” olarak nitelendirerek reddetti.
Çin’de Slovakya Başbakanı Robert Fico ile bir araya gelen Putin, Rusya’nın tek hedefinin kendi çıkarlarını korumak olduğunu vurguladı. “Rusya’nın kimseye saldırma niyeti yok,” diyen Putin, Batı’yı ve NATO’yu tüm eski Sovyet coğrafyasını kendi etki alanına katmaya çalışmakla suçladı.
Ancak bu yatıştırıcı mesajlara rağmen Putin, savaş konusundaki sert duruşundan taviz vermedi. Ukrayna’nın kendi enerji altyapılarına yönelik saldırılarına “ciddi şekilde karşılık verdiklerini” belirterek, bu tür misillemelerin devam edeceği sinyalini verdi.
AB’ye “Evet”, NATO’ya “Hayır”
Putin’in konuşmasındaki en stratejik ayrım, Ukrayna’nın gelecekteki konumu üzerine oldu.
-
AB Üyeliği: Putin, Ukrayna’nın AB üyeliğinin siyasi ve ekonomik bir birlik olduğunu ve askeri bir tehdit oluşturmadığını ima ederek, “Ukrayna’nın AB üyeliğine asla karşı çıkmadık,” dedi.
-
NATO Üyeliği: Buna karşılık, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasının “farklı bir soru” olduğunu ve bunun “Rusya için kabul edilemez” bir kırmızı çizgi olduğunu kesin bir dille tekrarladı.
Putin ayrıca, Zaporijya Nükleer Santrali’nin güvenliği konusunda ABD ile dolaylı bir iş birliği olasılığını görüştüklerini de ifade ederek, belirli konularda diyaloğa açık oldukları mesajını verdi.
Finans Hattı Yorum:
Vladimir Putin’in bu açıklamaları, dikkatle okunması gereken, çok katmanlı bir diplomatik manevradır. Bu, Batı ittifakı içinde bir “ayrışma” yaratmayı ve barış görüşmeleri için kendi şartlarını masaya koymayı amaçlayan zekice bir stratejidir.
1. “AB’ye Evet, NATO’ya Hayır”: Batı İttifakını Bölme Taktiği
Bu, Putin’in en önemli stratejik mesajıdır. Ukrayna’nın AB üyeliğine yeşil ışık yakarak, Avrupa’daki (özellikle Almanya ve Fransa gibi) daha pragmatik ve barış yanlısı kanatlara bir “uzlaşma zemini” sunuyor. Mesaj net: “Eğer Ukrayna’nın askeri tarafsızlığını garanti ederseniz, ekonomik olarak Batı’ya entegre olmasına göz yumabiliriz.” Bu, AB ile ABD’nin Ukrayna stratejileri arasında bir çatlak yaratmayı ve Washington’un daha “şahin” tutumunu izole etmeyi amaçlayan bir hamledir.
2. Piyasalar İçin “Temkinli Bir İyimserlik” Sinyali mi?
Putin’in Avrupa’ya saldırma niyetinde olmadıklarını söylemesi ve AB üyeliğine karşı çıkmaması, en kötü senaryo olan Rusya-NATO arasında doğrudan bir çatışma riskini bir miktar azaltır. Bu durum, piyasalardaki “jeopolitik risk primini” bir miktar düşürerek, özellikle Avrupa hisse senedi piyasaları (DAX, CAC 40) ve Euro üzerinde anlık bir rahatlama yaratabilir. Ancak bu, kalıcı bir iyimserlikten çok, diplomatik bir çözüm ihtimalinin hala masada olduğuna dair “temkinli” bir sinyaldir.
3. Enerji Piyasaları İçin Uyarı Devam Ediyor:
Putin’in Ukrayna enerji altyapısına yönelik saldırılara “ciddi şekilde karşılık verdik” demesi, savaşın enerji cephesinin kış aylarına girerken daha da kızışacağının habercisidir. Bu, hem Ukrayna’nın enerji güvenliği hem de küresel petrol ve doğal gaz piyasaları için bir arz riski unsuru olmaya devam edecektir. Bu durum, enerji fiyatlarındaki yüksek seyrin ve volatilitenin süreceği anlamına gelir.
Sonuç olarak, Putin’in açıklamaları, savaşın geleceğine dair net bir barış sinyali vermese de, potansiyel bir “uzlaşma çerçevesinin” ana hatlarını çiziyor: Askeri olarak tarafsız, ancak ekonomik olarak Batı’ya entegre bir Ukrayna. Bu formülün Batı tarafından kabul edilip edilmeyeceği, savaşın ve dolayısıyla küresel piyasaların gelecekteki yönünü belirleyecektir.