Donald Trump’ın Panama Kanalı hakkında yaptığı açıklamalar, yeni başkanlık döneminde ABD’nin dış politikada daha iddialı bir yaklaşım sergileyeceğini işaret ediyor.
Trump, Panama Kanalı’ndan geçen ABD gemilerine yönelik “haksız ücretlendirme” iddialarını gündeme taşıyarak, Panama’nın kanalı yönetme sorumluluğunu sorguladı ve hatta kanalın ABD’ye “iadesini” talep etti. Bu çıkış, ABD-Panama ilişkilerinde gerilim yaratabilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Öne Çıkan Noktalar:
- Ücret Eleştirisi: Trump, Panama Kanalı’nın ABD gemilerine uyguladığı geçiş ücretlerini “haksız ve adaletsiz” olarak nitelendirdi.
- Çin’in Etkisi: Trump, kanal çevresinde artan Çin etkisine dikkat çekerek, ABD’nin bu stratejik bölge üzerindeki kontrolü kaybetmeyeceğini belirtti.
- Tarihsel Vurgu: Panama Kanalı’nın ABD’nin kontrolünden çıkarılmasının hata olduğunu savunan Trump, 1999 yılında Panama’ya devredilen kanalın tekrar ABD kontrolüne geçmesi gerektiğini vurguladı.
Arka Plan: Panama Kanalı, 1914 yılında ABD tarafından tamamlanmış ve stratejik bir geçiş noktası olarak küresel ticaret için kritik öneme sahip. Ancak 1977 yılında imzalanan anlaşmayla ABD, kanal üzerindeki kontrolünü kademeli olarak Panama’ya devretti ve bu süreç 1999’da tamamlandı.
Trump’ın bu açıklamaları, Panama ile yeni bir diplomatik kriz yaratabilir. Panama hükümeti henüz resmi bir yanıt vermemiş olsa da, kanalın kontrolünün yeniden tartışmaya açılması uluslararası toplumda tepkiyle karşılanabilir. Özellikle Çin’in bölgedeki varlığını eleştirmesi, Trump’ın politikalarının yalnızca Panama’yı değil, aynı zamanda Çin ile ilişkileri de etkileyeceğini gösteriyor.
Bu gelişmeler ışığında, Trump’ın başkanlık döneminin hem Orta Amerika hem de Asya-Pasifik bölgelerinde ABD’nin güç projeksiyonunu artırmayı hedefleyeceği tahmin ediliyor.