Amaç Rusya Üzerindeki Baskıyı Artırmak, Ancak Küresel Ticaret Savaşlarında Yeni ve Tehlikeli Bir Cephe Açılıyor
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’yı Ukrayna’daki savaşı sona erdirmeye zorlamak için bugüne kadarki en agresif ve en radikal diplomatik hamlelerinden birini yaptı. Reuters’ın haberine göre Trump, Avrupa Birliği (AB) yetkililerinden, Rusya’ya ekonomik can damarı sağlayan Çin ve Hindistan’a %100’e varan gümrük vergileri (tarifeler) uygulamasını talep etti. Trump, Brüksel’in bu adıma katılması halinde, Washington’un da benzer vergileri devreye sokacağının sinyalini verdi.
Reuters’a konuşan bir ABD’li yetkili ve bir AB diplomatına göre, Trump bu şok teklifi, AB’nin yaptırım temsilcisi David O’Sullivan ve diğer yetkililerle yaptığı bir telekonferans görüşmesinde dile getirdi.
Bu hamle, Batı’nın Rusya’yı izole etme stratejisini, Moskova’nın en büyük ticari ortaklarını da hedef alacak şekilde genişletmeyi ve bir nevi “küresel ekonomik abluka” yaratmayı amaçlıyor.
Rusya’nın Ekonomik Can Damarları Hedefte
Hem Çin hem de Hindistan, Batı’nın yaptırımları nedeniyle indirimli fiyattan sattığı Rus ham petrolünün en büyük alıcıları konumunda. Bu ticaret, Ukrayna’daki savaş devam ederken Kremlin’in savaş makinesini finanse etmesinde ve ekonomisini ayakta tutmasında hayati bir rol oynuyor. Trump’ın bu teklifi, doğrudan bu ekonomik can damarlarını kesmeyi hedefliyor.
AB, bugüne kadar Rusya’ya karşı tarifelerden çok, belirli sektörlere ve kişilere yönelik “yaptırımları” tercih etmişti. Trump’ın bu “topyekun tarife” önerisi, AB’nin geleneksel yaklaşımından radikal bir kopuş anlamına geliyor.
Görüşmenin ardından Trump’ın, sosyal medya hesabından Hindistan ile ticaret müzakerelerinin sürdüğünü ve Başbakan Modi ile görüşeceğini açıklaması ise, bu sert teklifin aynı zamanda bir “pazarlık taktiği” olabileceği şeklinde yorumlandı.
Finans Hattı Yorum:
Başkan Trump’ın bu radikal teklifi, eğer hayata geçerse, sadece Rusya’yı değil, tüm küresel ticaret sistemini, tedarik zincirlerini ve finansal piyasaları derinden sarsacak bir “nükleer opsiyon” niteliğindedir.
1. “İkincil Yaptırımların” Ötesinde: Küresel Ticaret Savaşları 2.0
Bu, “ikincil yaptırımların” bile bir adım ötesidir. Bu, dünyanın en büyük üç ekonomik bloğunun (ABD, AB, Çin) ve yükselen devi Hindistan’ın dahil olacağı, topyekun bir küresel ticaret savaşının ilanı anlamına gelir. Böyle bir adım;
-
Küresel tedarik zincirlerini tamamen koparır.
-
Küresel enflasyonu (özellikle Çin’den gelen ucuz malların fiyatlanmasıyla) yeniden patlatır.
-
Ve kaçınılmaz olarak küresel bir resesyona yol açar.
2. AB Bu Teklifi Kabul Eder mi? Neredeyse İmkansız.
Avrupa Birliği’nin bu teklifi kabul etme olasılığı son derece düşüktür. Çünkü;
-
Ekonomik İntihar: AB, Çin’in en büyük ticaret ortaklarından biridir. Çin’e %100 tarife uygulamak, başta Almanya’nın otomotiv ve makine endüstrisi olmak üzere, tüm Avrupa ekonomisi için bir intihar olur.
-
Hukuki ve Siyasi Engeller: AB içinde böyle bir karar için 27 üyenin tamamının onayı (oy birliği) gerekir ki bu, Macaristan gibi Rusya’ya daha yakın ülkeler varken imkansızdır.
-
Stratejik Bağımlılık: Avrupa, sadece Çin mallarına değil, aynı zamanda yeşil dönüşüm için gerekli olan birçok kritik hammadde ve teknoloji için de Çin’e bağımlıdır.
3. Trump’ın Asıl Amacı Ne? Bir Pazarlık Taktiği mi?
Bu teklifin gerçekçi olmadığı göz önüne alındığında, Trump’ın asıl amacının farklı olabileceği düşünülebilir. Bu, muhtemelen bir “pazarlık taktiğidir.” Trump, masaya en “absürt” ve en “aşırı” teklifi koyarak, Avrupalıları daha “makul” gördüğü kendi adımlarına (örneğin Rusya’nın dondurulmuş varlıklarının kullanılması, belirli sektörlere yönelik daha sert yaptırımlar vb.) destek vermeye zorluyor olabilir. Aynı zamanda, bu tehdidi kullanarak Hindistan’ı Rus petrolü alımını azaltmaya ikna etmeye çalışıyor.
4. Piyasalar İçin Anlamı: “Aşırı Belirsizlik”
Bu tür bir haberin piyasalara sızması bile tek başına belirsizliği ve volatiliteyi artırmak için yeterlidir. Her ne kadar hayata geçme olasılığı düşük olsa da, dünyanın en güçlü liderinin bu tür “radikal” seçenekleri masada tuttuğunu bilmek, yatırımcıların risk iştahını kapatır ve onları altın gibi güvenli limanlara yöneltir. Bu gelişme, küresel piyasalar üzerindeki “jeopolitik risk” bulutunun bir süre daha dağılmayacağının en net kanıtıdır.