Nadir Toprak Minerallerine Misilleme: Çin Havacılık Sektörünü Felç Edebilecek Hamle Masada
ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in nadir toprak minerali ihracatına getirdiği kısıtlamalara karşı misilleme seçeneklerini genişleterek, Boeing parçaları üzerinde ihracat kontrolü uygulayabileceğini belirtti. Bu potansiyel hamle, iki ülke arasındaki ticari gerilimi tehlikeli bir şekilde tırmandırma riski taşıyor.
Çin’in Boeing Bağımlılığı Vurgulandı
Trump, bu tehdidiyle Boeing’in ABD-Çin ticareti içindeki kritik önemini ve Çin’in bu alandaki bağımlılığını hedef aldı. Yetkililer, Çinli havayolu şirketlerinin halihazırda 222 adet Boeing jeti siparişi bulunduğunu hatırlattı.
Daha da önemlisi, Çin’de aktif olarak kullanılan 1.855 Boeing uçağının büyük çoğunluğunun Boeing 737 modellerinden oluştuğu bildirildi. Bu durum, olası bir ihracat yasağının veya parça tedarikindeki kısıtlamaların, sadece yeni alımları değil, mevcut filonun operasyonlarını da durma noktasına getirebileceğine ve Çin havacılık sektörünü derinden etkileyebileceğine işaret ediyor.
Finans Hattı Yorum: Donald Trump’ın “Boeing parçaları” kartını masaya sürmesi, ticaret savaşında basit gümrük vergilerinin ötesine geçildiğini ve doğrudan stratejik sektörlerin hedef alındığı yeni ve çok daha tehlikeli bir faza girildiğini gösteriyor. Bu, nükleer bir seçeneğe benzetilebilir; çünkü sadece gelecekteki satışları değil, Çin’in mevcut sivil havacılık altyapısının işlerliğini de doğrudan tehdit ediyor.
Bu hamle, Çin için kâbus senaryosudur. Binlerce uçağın yedek parça eksikliği nedeniyle yerde kalması, ülke içi ve uluslararası ulaşımı felç edebilir. Ancak bu, Trump için de son derece riskli bir kumar. Boeing için en büyük ve en hızlı büyüyen pazar olan Çin’i bu şekilde hedef almak, şirketin on yıllardır kurduğu ilişkileri onarılamaz bir şekilde yok edebilir ve Pekin’i kalıcı olarak Avrupalı rakip Airbus’a veya kendi yerli üreticisi COMAC’a yöneltebilir.
Kısacası, bu tehdit, Trump’ın misilleme konusunda ne kadar ileri gidebileceğini ve küresel tedarik zincirlerinin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Bu sadece bir blöf mü, yoksa uygulanabilir bir politika mı zaman gösterecek. Ancak tehdidin kendisi bile piyasalardaki belirsizliği ve risk algısını artırmak için yeterlidir.