Başbakan Starmer’ın Güvendiği İsim, Epstein’e Verdiği “Hukuki Destek” E-postalarıyla Yandı
ABD’de hapishanede ölü bulunan ve kurduğu cinsel istismar ağıyla küresel bir skandalın merkezinde yer alan milyarder Jeffrey Epstein’ın hayaleti, bu kez de İngiltere siyasetinin zirvesini vurdu. İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Peter Mandelson, Epstein ile bilinenin çok daha ötesinde “derin ve kapsamlı” bir ilişkiye sahip olduğunu ortaya koyan e-postaların sızdırılmasının ardından, Başbakan Keir Starmer’ın talimatıyla görevden alındı.
Bu gelişme, Başbakan Starmer’ın, Mandelson’a “tam güven duyduğunu” açıklamasından sadece saatler sonra yaşanması nedeniyle, yeni İşçi Partisi hükümeti için ciddi bir itibar ve liderlik krizi anlamına geliyor.
Skandalı Ateşleyen E-postalar
Krizi tetikleyen süreç, ABD’li vekillerin Epstein’in “doğum günü kitabını” yayımlamasıyla başladı. Bu kitapta Mandelson’ın, Epstein’ı “en iyi dostum” olarak tanımladığı ortaya çıkmıştı. Ancak bardağı taşıran son damla, Bloomberg tarafından yayımlanan ve Mandelson’ın Epstein’a hukuki ve siyasi destek vaat ettiği e-postalar oldu.
-
E-postalarda Mandelson’ın, Epstein’in 2008’deki ilk mahkumiyetinin “haksız” olduğunu savunduğu ve karara itiraz etmesi gerektiğini tavsiye ettiği ortaya çıktı.
-
Mandelson’un, Epstein’in Florida’daki davasını “siyasi bağlantılarıyla görüşmeyi teklif ettiği” de anlaşıldı.
-
En vahimi ise, Mandelson’ın Epstein’a hapis cezasından sonra bile destek vermeye devam ederek, “Sana büyük saygı duyuyorum ve olanlara karşı umutsuz ve öfkeliyim,” yazdığı görüldü.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, bu yeni bilgilerin, Mandelson’ın atanması sırasında bilinenlerden “önemli ölçüde farklı” olduğu ve bu durumun, özellikle Epstein mağdurları göz önünde bulundurulduğunda, görevde kalmasını imkansız kıldığı belirtildi.
Finans Hattı Yorum:
İngiltere’nin en önemli diplomatik görevlerinden birini yürüten Washington Büyükelçisi’nin, bu denli karanlık bir skandalla ilişkilendirilerek görevden alınması, sadece siyasi bir kriz değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler ve piyasa algısı açısından da önemli sonuçlar doğurabilecek bir olaydır.
1. Hükümetin Kredibilitesine ve Yargısına Ağır Darbe: Bu, Başbakan Keir Starmer’ın henüz yeni kurulmuş hükümetinin aldığı ilk büyük yaradır. Başbakan’ın, skandalın ilk patlak verdiği anda büyükelçisine “tam güven” açıklaması yapıp, sadece saatler sonra onu görevden almak zorunda kalması, hem kendisinin hem de hükümetinin “yargı yeteneği” ve “kriz yönetimi” konusunda ciddi bir zafiyet sergilediğini gösterir. Bu, siyasi rakipleri tarafından “zayıflık” ve “kararsızlık” olarak kullanılacaktır.
2. Transatlantik İlişkilerde “Güven” Sorunu: Washington Büyükelçisi, iki ülke arasındaki en hassas diplomatik, askeri ve istihbarı ilişkilerin merkezindeki kişidir. İngiltere’nin bu en kritik pozisyonuna atadığı ismin, ABD’nin en karanlık suç ağlarından biriyle bu denli yakın ilişkide olması, Londra ile Washington arasındaki güven ilişkilerini zedeleyebilir. Bu durum, iki müttefik arasındaki istihbarat paylaşımı ve stratejik koordinasyon süreçlerinde bir miktar pürüz yaratma potansiyeli taşır.
3. Piyasa Etkisi: “İstikrarsızlık” Algısı ve Sterlin Üzerindeki Baskı
Her ne kadar bu olay doğrudan bir ekonomik kriz olmasa da, bir ülkenin en üst düzey yönetiminde yaşanan bu tür bir skandal ve istikrarsızlık, finansal piyasalar tarafından negatif fiyatlanır.
-
İngiliz Sterlini (GBP): Hükümetin istikrarına ve kredibilitesine yönelik artan şüpheler, İngiliz sterlini üzerinde kısa vadeli bir baskı yaratabilir. Yatırımcılar, siyasi istikrarı sorguladıklarında o ülkenin para biriminden uzaklaşma eğiliminde olurlar.
-
İngiliz Borsası (FTSE 100): Benzer şekilde, siyasi belirsizlik kurumsal güveni ve yatırım iştahını olumsuz etkileyebilir. Bu durum, FTSE 100 endeksinde kısa vadeli bir satış dalgasına neden olabilir.
4. “Elitler” ve “Sistem” Üzerine Sorgulamalar: Epstein skandalının en rahatsız edici yönü, siyaset, finans ve akademi dünyasından en güçlü ve “saygın” isimlerin bu karanlık ağın bir parçası olmasıdır. Bu son gelişme, Batı dünyasındaki “elitler” ağına ve “sistemin” ne kadar yozlaşmış olabileceğine dair kamuoyundaki şüpheleri ve öfkeyi daha da artıracaktır. Bu, uzun vadede kurumlara olan güveni aşındıran, tehlikeli bir sosyal dinamiktir.