Dolardan Uzaklaşma Hızlandı, Altın Rezervleri Rekor Seviyeye Ulaştı
Küresel finans sisteminde “sessiz bir devrim” yaşanıyor. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin, ABD dolarına olan bağımlılığını azaltma ve parasal egemenliğini güçlendirme stratejisi kapsamında, 10 aydır aralıksız bir şekilde altın rezervlerini artırıyor. Çin Merkez Bankası’nın (PBOC) bu istikrarlı ve kararlı alımları, küresel altın piyasasında en önemli talep unsurlarından biri haline gelirken, ABD’nin küresel rezerv para birimi olarak doların geleceğine dair de önemli bir tartışma başlatmış durumda.
PBOC tarafından açıklanan son resmi verilere göre, banka Ağustos ayında rezervlerine 0,06 milyon troy ons daha altın ekleyerek toplam altın varlığını 74,02 milyon troy onsa çıkardı. Bu, geçen yılın Kasım ayında başlayan alım serisinden bu yana Çin’in rezervlerine yaklaşık 1,22 milyon troy ons (yaklaşık 38 ton) altın eklediği anlamına geliyor.
Zamanlama Manidar: Altın Rekor Kırarken Alımlar Sürüyor
Çin’in bu hamlesi, altın fiyatlarının tarihi zirvelerini gördüğü bir döneme denk geliyor. ABD’de faiz indirimi beklentileri ve Fed’in bağımsızlığına yönelik siyasi baskıların yarattığı “güvenli liman” talebiyle, ons altın 3.500 doları aşarak rekor kırmıştı.
Bu ortamda, yatırım bankası devi Goldman Sachs, Fed’in itibarını zedeleyecek gelişmelerin yaşanması halinde ons altının 5.000 dolara yaklaşabileceği uyarısında bulunarak, altındaki potansiyel yükselişin devam edebileceğine işaret etti.
Dünya Altın Konseyi de, yüksek fiyatların merkez bankası alımlarını bir miktar yavaşlatabileceğini, ancak artan jeopolitik risklerin devletlerden gelen stratejik talebi canlı tutmaya devam edeceğini öngörüyor.
Finans Hattı Yorum:
Çin Merkez Bankası’nın bu istikrarlı altın alımları, basit bir portföy çeşitlendirmesi hamlesinin çok ötesinde, 21. yüzyılın yeni “Soğuk Savaş” dinamiklerini yansıtan, son derece stratejik bir “de-dolarizasyon” (dolardan uzaklaşma) operasyonudur.
1. “Parasal Egemenlik” Arayışı: Bu stratejinin temelinde, ABD’nin doları bir “finansal silah” olarak kullanma kapasitesine karşı bir önlem alma amacı yatıyor. Rusya’nın döviz rezervlerinin Batı tarafından dondurulması, Çin gibi ülkeler için bir “uyandırma servisi” oldu. Pekin, trilyonlarca dolarlık rezervlerinin önemli bir kısmını, hiçbir ülkenin tek taraflı bir kararla el koyamayacağı veya donduramayacağı, “politik olarak nötr” bir varlık olan fiziki altına çevirerek, kendini potansiyel bir finansal saldırıya karşı korumaya alıyor.
2. Yuan’ı Güçlendirme Hamlesi: Çin, aynı zamanda kendi para birimi olan Yuan’ı (Renminbi) küresel bir rezerv para birimi yapma hedefini güdüyor. Bir para biriminin uluslararası alanda kabul görmesinin en önemli şartlarından biri, arkasında güçlü bir altın rezervinin olmasıdır. Çin, altın rezervlerini artırarak, Yuan’a olan uluslararası güveni pekiştirmeyi ve doların hakimiyetine meydan okumayı amaçlıyor.
3. Altın Piyasası İçin “Dip Alıcısı” (The Buyer of Last Resort): Çin’in bu düzenli alımları, altın fiyatları için son derece güçlü bir “destek” ve “taban” oluşturuyor. Diğer yatırımcılar (ETF’ler, spekülatörler) kâr satışı yapsa bile, piyasada her zaman Çin gibi dev bir “stratejik alıcının” var olduğu bilgisi, fiyatlardaki sert düşüşleri sınırlayan en önemli faktördür. Bu durum, altının neden bu kadar dirençli kaldığını ve her düşüşte yeniden alıcı bulduğunu da açıklıyor.
4. Yatırımcı İçin Anlamı: Bu, altın için uzun vadeli ve yapısal bir “boğa” (yükseliş) sinyalidir. Bir merkez bankasının alımları, kısa vadeli spekülatif hareketlerden ziyade, on yıllara yayılan jeopolitik ve stratejik bir vizyonu yansıtır. Çin’in (ve Rusya, Hindistan gibi diğer BRICS ülkelerinin) bu de-dolarizasyon ve altın biriktirme stratejisi devam ettiği sürece, altının uzun vadeli yatırım hikayesi de güçlü kalmaya devam edecektir. Bu, sadece bir emtia değil, aynı zamanda jeopolitik bir satranç oyunudur ve şu anda tüm taşlar altın lehine dizilmiş görünmektedir.